beriki kadın.

Madem kızdın bana, nefret ettin, gitmek istedin, gitmemi istedin, söylesene, neden dokunabiliyorum hâlâ sana? Gitmek bu kadar zor mu sahiden? Anlamıyorum, bir insan gitmek isteyince neden gidemez, onu bağlayan bir şeyler mi vardır gerisinde? Sanırım. Sanırım var. Ben miyim o? Ama ben seni hiçbir zaman bağlamak istemedim ki. Gel istedim, kucağımda otur istedim, dizimde uyu istedim, burnunla oynayayım istedim, dudaklarını kanatayım istedim, ellerimi ısıt istedim, ama seni kendime bağlamak istemedim ki. Bir an olsun istemedim. Yalansız olsun istedim, geçici olmasın istedim, hep kal istedim, ama böyle değil. Benimle birlikte gülmeni, birlikte ağlamayı istedim; bana ağlamanı ya da benim için ağlamanı değil.

Hava soğuk. Kuru bir soğuk var. Kurutan bir soğuk var. Hiçbir şey yapmak istemiyorum bu havada. Havayı izlemek bile istemiyorum. Kendimi iyi hissettirmiyor, yalnız hissettiriyor. Yalnız olduğum için yalnız hissettiriyor belki de. Sahi, yalnızım ben, değil mi? Sahi, ne kadar çok yalnız var dünyada, değil mi? Sahi, ne kadar kalabalığız. Bu kalabalığın içinde yalnız kalmak yetenek ister. Öyle ya, ne kadar yetenekliyiz.

Sara Lov. Güzel kadın. Sesi de senden güzel hani. Ama seni bir duysam, her şey değişiyor. Her şey, inanır mısın? Sanki kışın ortasında güneş açıyor; eriyorum, eritiyorsun, eriyorsun, eridikçe çoğalıyoruz. İç içe geçiyoruz, ama kaybolmuyoruz. Sahi, kaybolsak ya.

Bulutları göremiyorum, nerede onlar? Anlam veremedim hiç. Çocukken de veremezdim. Gece kaybederdi bulutları, bu yüzden sevmezdim geceyi. Güneş de giderdi, ama ben en çok bulutları özlerdim. Severdim çünkü. Ne istersem onu görürdüm orada. Sihirli hissederdim kendimi, tanrı gibi hissederdim, tanrı nedir bilmeden. Özgür hissederdim. Kaybettiklerim oradaydı, onlara dokunacağımı sanırdım, sanmakla kalmazdım, dokunurdum da. Bir anlığına. Nasıl olur bilmezdim, ama yapardım, hep yapardım, hâlâ da yaparım. Sahi, bana dokunmanı özledim. Rica etsem yapar mısın? Aç pencereni, kafanı sarkıt, gökyüzüne, bırak kendini, korkma düşmezsin, düşsen bile acıtmaz. Şefkatlidir. Benim gibi değildir, senin gibi değildir, tanrı gibi değildir, ondandır ama benzemez ona. Sever seni. Hep sever.

Neden bilmiyorum, ama garip bir rüzgar esiyor içime. Soğuk, üşüyorum sanki. Yine neden bilmiyorum ama, bu yazıda bir adam, iki kadın var. Biri daha çok var; belki de hep olacağı için. Adam vurgulamayı bilmiyor, bilmeden yapıyor, iyi yapıyor, kadınlar okuyor. Kadınlar, sevmiyorlar o adamı. En azından okurken, belki okuduktan sonra, belki hep. Ama öncesi? Öncesini yok edebilir misin? Geçmişte bana olan sevgini görmezden gelebilir misin? Kör olursun canımın içi, yapma.

Harfler, öylesine sihirli ki onlar, öylesine canlılar ki, öylesine varlar ki, içimizde büyüyorlar, içimizi ısıtıyorlar, kayboluyorlar ama hiç gitmiyorlar. Özletiyorlar, özleyince geliyorlar. Vefalılar. Benim gibi değiller, senin gibi değiller, tanrı gibi değiller, içimizdeler, ama içimize benzemezler.

Sıfır.
İki.
Otuz.
İki.

Özlüyorum.
Kocaman özlüyorum.
“Kafama sıçayım.” diyorum.
“Kafama sıçsaydın.” diyorum.
“Gitmeseydin.” diyorum Merve, gitmeseydin.

2 yorum:

  1. Gitmek zordur çoğu zaman kaldığın zaman çoğu zaman acı versede ama var olmak ..Ama bunu başardığında giden kalana boşlutur, acıdır..kalana kalsaydı demektir can yarasıdır adeta lanet etmektir.. gitmeseydi demektir...
    En çokta keşkelerdir...

    Öyle içten yakın geldiki yazın ..Yazın içimi titretti kalemine yüreğine sağlk ...


    IŞIKLARLA KALEMİNE SAĞLIK ...

    YanıtlaSil
  2. ancak görüyorum. yorumun benim için değerli, teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil