Yaşamak istemiştim, tüm derdim buydu. Ay ışığının altında önceden görmediğim, sonradan da hatırlamayacağım insanlarla kafa çekmeyi seviyordum. Ya da duvarlarına kokain ve sperm izleri bulaşmış bir bar tuvaletinde bekâretimi kaybetmek acı vermiyordu bana. Kafamın gitmesini, uyuşmayı, unutmayı seviyordum, çünkü ben buydum; her şeyin de farkındaydım. Günah işlemeyi seviyordum, eğer adı buysa. Üstelik kimseye de bir zararım dokunmuyordu kendimden başka. Bağımlı değildim hiçbir şeye, sorumluluklarım yoktu, kendimi önemsemiyordum ve hiçbir pişmanlığım yoktu hayatta. Kendime söylediğim yalanları bir kenara koyarsak, dürüst bile sayılırdım insanlara karşı. (Aldırış etmeyen birinden insanları kandırmasını bekleyemezsiniz.) Düzenli bir hayat istemiyordum. Bir eş, bir çocuk, standartları yüksek bir hayat istemiyordum. Karanlığın içinde hapsolmak benim cennetimdi. Günlük işlere kendimi kaptırıp hayatımı bir kenara savuracağım günlere vardı daha, sıradan bir insan gibi yaşamama vardı, çok vardı. (Çok, bazen ulaşması mümkün olmayan bir zaman dilimidir.) Bana sundukları o mükemmel cenneti kazanmak için bir ömür boyu istedikleri gibi yaşamak bana göre değildi. Kutsanmak bana göre değildi. Ben İsa’nın çocuğu değildim, Muhammed’in ümmeti değildim, zaten tanrıyla da aram pek iyi sayılmazdı. Onlar için ölmektense, kendim için yaşamayı tercih ederdim. Sonrası umurumda değildi. Tırnaklarımın sökülmesi, dişlerimin kırılması, kemiklerimin vücudumdan koparılıp alınması umurumda değildi. İşkence görmek beni korkutmuyordu. Elimde olsa “Cehennemine at beni, orada yanmak istiyorum.” diye bağırabilirdim ama beni duymayacaktı. Duysa bile aldırış etmeyecekti. Ama neden? Boş verdim. Cevap alamayacağım sorular sadece nefesimi tüketecekti. Belkilerimden bir ayna yapıp olmak istediğim insana el salladım. Hayallerimi kara borsaya düşürdüğüm için kendime kızmam gerekirdi ama buna ayıracak tek bir dakikam bile kalmamıştı artık.
Ölmek istemiştim, tüm derdim buydu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder