Kıymetsiz Hikayeler 8

"Ellerin boş ama kalbin umut dolu olduğunda bilmediğin bir yol tek hazinendir." dedi. Sahte ve sahte olduğu kadar da küçümseyici bir gülüş belirdi yüzümde, onunla dalga geçtiğimi sanabilirdi ama doğrusu onunla dalga geçiyordum. "Hey" dedim, "sen bana nasihat veremezsin, çünkü ne bu kadar zeki ve deneyimlisin, ne de beni iyi tanıyorsun." Gülümsemekle yetindi. Benim aksime, yüzünü kırılgan ve müşfik bir tebessüm kaplamıştı. O an neden onunla birlikte olmaya karar verdiğimi anladım, bir süre düşündüm, düşüncelerim özensizce birbiri ardına sıraladığı sözcükleriyle bozulana dek. "Sen şerefsizin birisin, biliyorsun bunu değil mi?" dedi. O an neden onunla ayrılmaya karar verdiğimi anladım, gerçek yüzü buydu ve gerçek yüzünün dışında saymaya üşeneceğim kadar fazla maske taşıyordu. Onu tanımak güçtü ve bir insanı tanımak için gerçekten iyi sebepler bulmanız gerekir, çünkü bu uzun, meşakkatli ve sonuçsuzluk payı yüksek bir girişimdir. Tam o sırada da hakaretine cevap yetiştirmek yerine yaptığım şey de buydu, onu düşünmek ve ona dair çoğu rüyalarda ya da mayışmışken yaptığım çıkarımları bilinçüstüme çıkarmaya çalışmak. Bunu da yanlış anladı ve hakaretlerine bir yenisini ekledi: "Bilinçli yapıyorsun. Şu an sırıtarak hiçbir şey söylemeden karşımda dikilip beni sinirlendirebileceğini sanıyorsun. Burnu havada aptalın tekisin ve beni sinirlendiremezsin." Ses tonu yükseldikçe, dudaklarımın açıklığı bir o kadar arttı. Yüzümdeki tebessümün ortalama bir gülüşe, o gülüşünse bir kahkahaya evrilmesi için beş saniye fazlasıyla yeterli oldu. O an bize bakan ortalama bir insan, karşımdaki kadının çaresizliğini ve o çaresizliğe atfen sunduğum istemdışı tepkimle onu nasıl çıldırttığımı görebilirdi, ama o an çevremizde bizi görebilecek hiç kimse yoktu, tanrı bile. Elimi beline doğru uzatıp, kalçalarını elleyerek onunla birlikte Rıhtım'a doğru yürümeye koyuldum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder