Uykumun Geldiği Saatte Ölmüşsündür

Saat bir çeyrek. Çay molası, soğukta üşenmeyip dışarı çıkacaklar için sigara molası aynı zamanda. Havanın keskinliğine bakıp beni okula göndermeye kıyamayan annemi düşünüyorum. Şimdi bu halimi görse de yine acırdı bana, bunu biliyorum ve daha da hüzünleniyorum. Sigaramın küllerini dökmek için ekstradan bir hareket yapmam gerekmiyor çünkü ya öksürüyorum ya soğuktan titriyorum böylece küller dökülmüş oluyor.

Çalıştığım yerde herkes yaşça benden büyük. Öksüren ve sigara içen biri için kabus gibi bir durum. Her nefeste bir tedirginlik. Biri gelecek de öğüt verecek diye ödüm patlıyor her molada. Her öğüt veren karşısındakinin dinlemediğini bilir ama konuşmaya devam eder. Bu yüzden öğüt, bencil insanların işidir. Kendi içsel monoluğunu zorla dinletirler başkalarına, en iyi ihtimalle dinliyormuş gibi yapmak zorunda bırakırlar. Son bir iki moladır kafam rahat gerçi, herkes durumu kabullenmiş gibi gözüküyor. Hatta içme şunu diye öğüt veren tipler şimdi benden sigara istemeye başladılar. Aslında sigara içen herkes başkasının da içtiğini görünce aynı batağı, aynı bok çukurunu paylaşmaktan mutlu oluyor. Vicdanın rahatlatmak için gençken bırak palavraları başlıyor ama bir süre sonra yani vicdanlarını rahatlattıktan sonra sizi de çukurlarında görmekten mutluluk duyuyorlar.

Fırıncıyım ben ve muhtemelen yaza ayrılacağım şimdi çalıştığım yerden. Yazın dışarıda su satmak varken kim fırında çalışır? Kışa nasılsa eleman ihtiyaçları olacak ve ben yine fırıncı olacağım. Masa başı bir işten fırıncılığa transfer oldum. Şu milletin bir halt sandığı bir okuldan milletin duyunca bir bok sandığı bir bölümde okuyordum. Okuyordum diyorum çünkü stajımı bıraktığım gün okulu da bıraktım. Size hiçbir şey kazandırmadığını hissettiğiniz bir yerde ne kadar kalabilirsiniz ki? Şirketler, hesaplar kimin işe nasıl alınacağı, gereksiz hesap programları… Bunların size hayatta hiçbir faydası yok. Tüketici toplumun nasıl tüketeceğini bilmek bana mı kalmış?

Sistemi suçlamıyorum gerçi. Günah keçisi seçmeye lüzum yok. İnsanlar bencil, bunu kabul etmek gerek. Belki de evrimin insana getirdiği bir olgudur. Daha bencil olan daha mükemmeldir. Doğal elemede daha bencil olan kazanıyordur ve bu da etik bir şeydir belki, bilemiyorum. Ben ne Tanrı’yı ne de insan doğasını suçluyorum o yüzden.

Ben de bencilim. Eğer bir insan başkasını bencil olduğu için suçluyorsa aslında demek istediği aynı konuda kendisinin de bencil olduğudur. İyi geçindiğimiz insanlarla paylaşamadığımız bir şey yoktur. Asıl mesele budur. Mesela ben; para umurumda olmaz ama başka şeyler yüzünden çok fena insan kalbi kırabilirim. Bana sormadan kestane şekerini bitirdikleri için evdekilere bir araba laf sayabilirim. Bu da kırıcı olur doğrusu. Ya da toplumun hırslarından bıkıp okulu bırakışımı ele alalım. Ben bunu yaparken bunca yıl beni okutmuş annemi düşündüm mü? Düşündüm, yalan değil içim burkula burkula bıraktım zaten. Bencillik üzüntüyü gidermiyor maalesef. Ama bazen zor seçimler yapmak zorunda kalıyorsunuz. Zor seçimler yaptıkça büyüyor insan zaten. Bencil davrandıkça da küçülüyor ve sırf bu yüzden bencil insan çok yoruluyor. Defalarca yaşlanıyor, defalarca küçülüyor.

Eskiden her yattığımda düşüncelere dalardım.  Özellikle de olumsuz şeyleri düşünürdüm. Beni terk edenleri ve hiç gelmeyenleri düşünürdüm. Kafam nasıl bunları düşünebiliyordu hayret ederdim. Onca saat çalıştıktan, okula gittikten ve iş kaygısı gütmem gerekirken ne bana bunları düşündürtebilirdi? Evet, kadınları düşünürdüm, özellikle de birini. Sevip sevmediğimin farkına bile varamadığım kadınları düşünürdüm bazen de.  Ama hele bir tanesi vardı ki adını bile anmak istemem.  Onu düşünmeye başladığımda hep uyumak isterdim. Sanki uykuya daldığımda o beynimin içinde ölmüş olacak ve bir daha gelmeyecekti.

Her gece aynı terane. Aylarca hiçbir şey değişmedi. Değişmiyordu çünkü ben değişmiyordum. Değişemiyordum bir türlü. İki uçlu işleyen şeyler vardır hayatta bunun farkındaydım aslında. Bazen fiziksel yaşantınızı değiştirirsiniz ve zihin dünyanız değişir. Bazen de zihin dünyanızı değiştirirsiniz ve fiziksel hayatınız değişir. Ben ikincisini yapamazdım, bunu çok iyi biliyordum ve birincisini yapmaya karar verdim. Stajı bıraktım ve fırıncılığa başladım.

Daha basit insanlarlayım artık. Daha basit hayaller, daha basit hırslar. Ha insanın kötülüğü ya da bencilliği değişiyor mu? Değişmiyor. Ama yine de daha rahat ediyorsunuz sıradan insanların yanında. Yapay davranışları daha az seziyorsunuz. Ortalama bir insandan algınız yüksekse yapmacık davranışların çok basit ve kabul edilebilir olduğunu görüyorsunuz. En azından güçsüz insanlar yaşamlarına devam edebilmek için bir şeyler yapıyorlar. Diğer çok düşünen çok bilen ya da çok bildiğini sanan insanların ufacık çıkarları için attıkları taklaların yanında sıradan insanların taklaları gözünüze batmıyor.

Ben fırıncıyım, sıradan bir fırıncıyım. Hala kendimi yalnız hissediyorum. Ama artık gerçekten yalnızım ve inanın yalnız olduğunu bilmek, yalnız hissetmekten daha az acılıdır. Bir şeyler paylaşabildiğiniz sahte insanların yanında olmaktansa basit insanların yanında sessiz ve yalnız oturmak çok daha değerli benim için.

Ben fırıncıyım, sıradan bir fırıncı sevgilim. Günde on saat çalışıyorum ve emin ol artık ömrün benim için çok daha kısa. Çünkü seni düşünecek vaktim yok artık. İşten eve gelip yemek yiyip, bir sigara tüttürdükten hemen sonra yatağa giriyorum ve girmemle uykumun gelmesi bir oluyor. Sen de biliyorsun, uykumun geldiği saatte sen çoktan ölmüşsündür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder