Kıymetsiz Hikayeler 1-2

Gülümseyen bir insanın mutlu olabildiği, ölmek isteyen bir insanınsa kalbini durdurabildiği bir dünyaydı. Güneş hiç batmıyordu ama aydınlık değildi. Bunu bilmiyorlardı ama ben görüyordum. Değildi.

Bana şu kadın ressamı sordu. bilemedim. "Hani şu İspanyol olan mı?" derken, aslında Hintli olduğunu biliyor gibiydim. Doğrusu kafam karışıktı ve nerede olduğuma anlam vermekten çok, karnıma bir şeyler sokmaya ihtiyacım vardı. Köşe başında dumanı tüten bir köfteci düşündüm. İsmi bile vardı. Ahmet. Ahmet ağbi. Pala bıyıklarının griye çalan bir rengi vardı ve doğmadan saçı çıkmış bir çocuk gibi, kafasının neredeyse yarısı çıplaktı. Söyledikleri derin şeyler değildi ama muhabbeti hoştu. Görseniz onu severdiniz. Gerçekte olmayan bir insanı sevmek gibisi yoktur, inanmıyorsanız bunu ölülere sorun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder