doğmadan ölür bazıları.

Bill o gün penceresinin kenarına geçti. Güneş henüz doğmuşken, sokakta her zaman olduğu gibi sakin görünümlü ama saatleri beş dakika ileride olsa acelelerinden ne yapacağını bilemeyecek olan bir dünya insan vardı. Onların sorumlulukları vardı; sorumlulukların kendi içinde telaş ve mutlulukları vardı. Oysa Bill’in tekerlekli sandalyesi, güçlü elleri ve bulmaca çözerek ucunu günden güne tükettiği sıradan bir tükenmez kalemi dışında hiçbir şeyi yoktu. Ve bir baloncu gördü. Yıllardır baloncu görmediğini hatırlarken yüzünde oluşan belli belirsiz gülümseme, baloncunun sokağı dönüşüyle birlikte son buldu. Elleriyle sandalyesini itekleyerek penceresinin kenarından ayrıldı, güneş çoktan batmıştı. Oysa ayrıldığı yer penceresinin kenarı değil, çocukluğuydu. Bir gün öncesinde annesinin tavuk keserken kullandığı bilenmiş bıçağı sol bileğine incelikle geçirirken bile bunu anlayamadı.

1 yorum:

  1. Kesinlikle çok anlamlı.. Okurken bunu derinden hissedebilmek güzel bir duguydu..

    YanıtlaSil