Aslında kimseye kötülüğü dokunamayacak bir adamdı İspirto. Üç kağıtçıydı, sadece ezik bir üç kağıtçıydı ve kimseye de bir bağımlılığı yoktu. Sokak köpeğinden farksızdı anlayacağınız. Havlardı bazen, korkuturdu, ne bileyim üzerinize falan işerdi ama size zarar vermezdi. Vermek istese bile bir şekilde engellerdiniz onu.
Bir gün evde, babasının sırtına masaj yaptırmak için kullandığı bir ispirto şişesi bulmuş. Merak edip içmiş. Doğrusu merak ettiği her deliğe giren bir orospu çocuğuydu. Kafası bir güzel olmuş, tahmin edersiniz. Sonra yine içmiş. Usulca her seferinde içmiş ve bir gün şişeyi dibine kadar bitirmiş. Babası da durumu fark edince boş şişeyi İspirto’nun kafasında kırmış. Yedirememiş bu tabii, kafası kanlar içindeyken boş şişenin kırık parçasını babasının elinden kapıp herifin yüzüne sıkı bir çizik atmış elleri titreyerek. Sonra da taban. Babasının ölüm haberini alana kadar o eve bir daha gitmemiş. O gün bugündür İspirto derlermiş ona. Biz de öyle dedik. Gerçek ismini bana hiç söylemedi ama onu tanıyan ağabeyler isminin Deniz olduğunu söylerler. İsminden falan çekiniyor olsa gerek. Ben olsam ben de çekinirdim; ne o, kadın ismi gibi öyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder