
“Kısılmış.” Ne güzel bir sözcük bu. Biri gelse ve benden hayatımı özetlememi istese –ki asla olmayacak, tanrı bile benden bunu istemeyecek, ona bunu söylerdim. Yeterliydi. Tek başına yeterince güçlüydü. Doğal bir eğilimdir hem bu, güçlü olana yakınlık duyabilmek. Güçlü olana yakın olursanız asla kaybetmezsiniz dostlarım; en fazla kişiliğiniz gider, onun da bu değersiz dünyada pek bir önemi olduğunu sanmıyorum. Gerçi ne bakıyorsunuz siz bana; asılsız bir aynayım ben, dinlemeyin beni, dinleseniz bile aldırış etmeyin, en fazla zamanınızı çalmış olayım sizlerden ve eğer bir başka dünya varsa buranın ötesinde –ki olduğunu sanmıyorum, orada hakkınızı arayın benden.
Yazıyorum dostlarım. Hayat beni çiziyor, ben de size yazıyorum. İçimden geçiriyorum da –ki aynı şeyi daha önce defalarca kez geçirmiş ve dilemiştim, o Amerika’ya giden ilk geminin içinde ben olmalıydım, ya da ne bileyim birkaç yüz yıl önce yaşamış olmalıydım en kötü, nerede doğacağımı, kimin piçi olacağımı, hangi karın ağrısı işlerle uğraşacağımı hiç dert etmiyorum bile. Hâlimden memnun değilim, Allah beni affetsin. Allah demişken. Onu hep gökteki aya benzetirdim küçükken. Beyaz bıyıkları vardı. Dali’ninkiler gibi uzuyorlardı yanlara. Gökyüzüne değiyorlardı. Gülerdi bir de hep. Gözleri kocamandı ve yüzü delik deşikti. Tonton bir ihtiyardı anlayacağınız. Severdim o adamı. İçtendi. Bendendi. Ötedendi. Ama şimdi sevmiyorum. Çünkü o zamanlar yalnızca benimdi, şimdi herkesin. Herkesten duyduğum, herkesin korktuğu, ama kimsenin sevemediği o Allah’ı, ben de sevemiyorum artık. Biraz daha güneyde doğmuş olsam –yaklaşık yirmi paralel kadar, bu söylediklerim yüzünden ölebilirdim. Öldürürlerdi beni. Ne de iyi ederlerdi. Gerçi orada doğmuş olsam bunları hiç söylemezdim bile. Şaşırdınız mı? Ben o güçlülerin yanında olmayı kendi kişiliğine yedirememiş olan aptal ve gururlu insanlardan değilim. Elimden gelse Allah olurdum, peygamber falan olurdum, ne bileyim, taptığınız her ne varsa, o olurdum. Olamayacağımı fark ettim ama dostlarım, bu yüzden de hiçbir şey olmamayı daha doğru buldum ve hiçbir şey olmadan ölmeyi. Ölüyorum dostlarım. Yaşamadan ölüyorum. Siz ve sizden önce gelen herkes gibi ve sizden sonra geleceklerden kendimi daha şanslı sayarak. Öylece gidiyorum.
…
“Yenileyeyim mi?”
Tıknaz bir adam. Onun yüzünden ölemedim. Şimdi ölebilmek için bir duble daha devirmem gerekiyor, ama bir duble devirip de yine ölemezsem, para suyunu iyiden iyiye çekecek ve Aysel de benim ipimi çekecek. Ama olsun. İçeceğim. Belki Aysel her zamankinden fazla sinirlenir de öldürür beni. Ya da ne bileyim, babasının yanına falan kaçar da, kafamı dinlerim şöyle üç beş gün.
“Doldur usta. Doldur. Hep doldur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder