Putlar İmparatorluğu: Bölüm 4

Mehmet uyandığında içi küf kokan bir odanın içinde buldu kendini. Her tarafından patlamış eski bir koltuk ve kırılmak üzere gibi gözüken iki sandalyeden ibaretti odadaki mobilya. Gözü sandalyede silahını inceleyen kadına ilişti. Dipleri kahverengi olan sarı saçlı, kumral tenli bir kadın sandalyelerin birine oturmuştu.

Kadının silahıyla oynadığını görünce Mehmet orada, o anda infaz edilip edilmeyeceğini geçirdi kafasından. Garip bir şekilde korku hissetmiyordu. Gördüğü tüm o gerçeklerle uyuşmayan manzara Mehmet’e bir rüyada ya da hayalde olduğunu hissettirmişti.

Kadın, Mehmet’in uyandığını görünce yapmacık bir şekilde gülümsedi. Mehmet’in tarafına bakmadan konuşmaya başladı.

‘’Bakıyorum uyanmışsın. Ben de artık ne zaman uyanacaksın diye endişe etmeye başlamıştım. Çok işimiz var çünkü.’’

‘’Neden uyandırmayı denemedin?’’

‘’İlaçların etkisindeydin, bir faydası olmazdı. Hadi giyin. Artık iş ortağıyız, diğer sorularını arabada cevaplarım çok umutlanma ama çünkü ben de pek çok şeyi bilmiyorum.’’

Kadın köhne kapıda asılı duran elbise torbasını uzattı ve dışarıda beklediğini söyleyerek dışarı çıktı. Torbanın içinde ucuz işçilik olduğu her halinden belli olan bir takım elbise, gömlek, kravat ve koltuğun kenarında da ayakkabı kutusu duruyordu. Mehmet az da olsa sorularına cevap bulabilme umuduyla hızlıca giyindi ve dışarı çıktı.

Kadın kapının önünde bekliyordu. Merdivenlerden inmeye başladılar. Dışarı çıktıklarında sokakta bir tane araba vardı. Kaplaması yer yer paslanmış eski model bir Ford’du. Araba minibüstü, iki kişi olmalarına rağmen neden minibüs kullanacaklarını anlayamadı Mehmet. Kadın direk direksiyonun başına geçti. Mehmet biraz zorlanarak kapıyı açtı ve yerine oturdu.

‘’Madem iş ortağıyız, birkaç soru sormama izin ver. Sondan başa doğru gideceğim. O kesme şekerler ve haplar ne anlama geliyordu, neden bayıldım?’’

‘’Biz adaletin kılıcı için çalışıyoruz ve adalet her zaman kestiği başlardan beslenir. Akan kan saygınlığını ve adalete duyulan korkuyu artırır.’’

‘’Yani?’’

‘’Kesme şekerler, bizim daha önce infaz ettiğimiz insanların karaciğerinde depo edilmiş glikojenden damıtıldı. Haplar da yine aynı kaynaklardan gelen proteinler tarafından üretildi. Böylece adaletin yok ettiklerinden beslenmiş olduk sembolik olarak. Adalete duyduğumuz saygıyı perçinledik. Bayılma konusuna gelince, onu ben de bilmiyorum.’’

‘’İnanamıyorum, yamyam olduk yani?’’

‘’O kadar abartma istersen. Gerçekleşen onca işlemden sonra şekerlerde veya haplarda insandan bir parça bulmak paranoyaklık. Gübrelenmiş toprakta yetişmiş meyve yediğinde de hayvan leşi yediğini düşünür müsün?’’

‘’Bilmiyorum haklı olabilirsin. Bu arada bindiğim tutuklu aracı Lexus’tu. İş aracımız neden eski püskü bir minibüs?’’

‘’Gittiğin yerde değerli bir insan olarak gözükmek istemezsin, inan bana. Birazcık önemli olduğunu düşünürlerse seni fidye olarak kullanırlar. Huzura çıktığın gün dediğin gibi, bizden başka güçlerde söz konusu her ne kadar bizle anlaşma içinde ve bizden güçsüz olsalar da.’’

‘’Anlıyorum, Peki nereye gidiyoruz şimdi?’’

‘’Çok eski zamanlardan beri kendi adalet sistemi olan insanların yanına. Modern adalete hiçbir zaman teslim olmamış bir mahalleye.’’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder