mustafa'yı beklerken.

Saat 13.11.
Günlerden Pazar, en azından ben öyle hatırlıyorum.

“Bilmiyorum, söylemeli miyim acaba?” diyordu M, dalgın bakışlarını en yakın dostunun üzerine dağıtırken. Hava açıktı ve güneş girebildiği her aralıktan Haydarpaşa’nın içine doluyordu. Haydarpaşa doluyordu. İnsanlarla. Birilerini bekleyen, bir yerlere gitmeye çalışan, ya da oracıkta, hiçbir şey yapmaksızın, trenleri, rayları, vapurları ve dalgaları izleyip, kendilerini bulmaya çalışan insanlarla.

“Bence söylemelisin. O senin için değerli biriydi.” dedi B.

“Evet, öyleydi. Peki ya şimdi?”

“Şimdinin ne önemi var? Kaç yaşındasın, bugüne dek kaç kere farkına vardın geçmişin geçmediğinin? Zaman bir bütündür. Anlıyorsun beni, değil mi? O senin için değerli biriydi ve zaman o değeri yıkamayacak kadar basit bir şey. Sanki hiç yokmuş gibi. İsminden başka hiçbir değeri olmayan, değersiz bir şey gibi. Anlıyorsun, değil mi?” dedi B. Bakışları keskinleşmişti, baktığı yerde. Tam olarak baktığı yerde M'nin gözleri değil, garın eski ve daha da eskimeyi bekleyen taş mermerleri duruyordu.

“Doğru söylüyor olabilirsin.”

“Doğru söylüyorum.”

“Şunlara bak.” dedi M, tam önlerindeki iki kişiyi çaktırmadan işaret ederek.

B merakla; “Bir erkek ve bir kadın, ne olmuş onlara?”

M’nin yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu. “Yeni karşılaştılar.”

“Ne var bunda.” dedi B, “Her gün milyarlarca insan karşılaşıyor birbirleriyle.”

“Bu öyle değil. Birbirleriyle karşılaşmak istemeyen iki insanın karşılaşması bu. İki eski insanın. Birbirleri için geçmişte değerli olan ve artık değerini yitirmiş, unutulamayacak kadar yitirmiş, sadece kötü hatırlanan, sadece kötü hatıralarda birbirlerine yer vermiş olan iki insanın karşılaşması bu.”

B tebessüm ederek karşılık verdi. “Nereden biliyorsun?”

“Bilmiyorum.”

“Ama biliyorsun.”

“Evet.”

“En azından birbirleriyle konuşabilme cesaretine sahipler o hâlde.”

“Geçmişte yeterince cesur olamadıklarından.” dedi M, o anda birbirlerine doğru yaklaşan ve yaklaştıkça adımlarını birbirlerinden öteye çekerek uzaklaşmaya çalışan bir erkek ve bir kadını yine çaktırmadan göstererek. “Bak onlara, kaçıyorlar. Unutma, bir yerlerde birbirlerini görüp, yollarını değiştirmeye çalışan eski bir çift varsa, orada yüzleşmekten korktukları hatıralar saklıdır. Bak, onlar geçmişte cesur olmuş olanlar. Ve bazen cesur olmanın bedeli, böylesine bir korkaklık olabiliyor. Ne yazık.”

“Yapma.” dedi B, “Onlar çift falan değil.”

“Belki de, kim bilir?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder