Öldükten Sonra İzlenmesi Gereken 100 Film

‘O taraf’ta bir film birkaç yüzyıl sürer. Sinema salonlarına girişte bilet yerine insanların ense derisi kullanılır; salonlar ceset kokar. Koltuklar dar ve eski... Gişedeki biletçi ezelden beri aynıdır; saçları yosun tutmuş, gri gözlü, soluk benizli, üstünde eski ve yırtık mavi-mor çizgili gömleği olan eşcinsel bir ihtiyar, "Söyle evlat!" der yüzüne bakmadan. Bilet istersin, dondurucuya doğru isteksizce uzanıp bir parça deri çıkarır. Film tercihin yok; 100 salon, tek film: ’100 FİLM BİRDEN!’ İhtiyar bileti uzatırken:

"81.salon. İyi eğlenceler."

Bileti alıp bir koridora girersin, kapılar kapalıdır. Bob Dylan çalar hafiften, cızırtılı ve bozuk bir ses:

"Knockin’on heaven’s door..."

İlerlersin koridorda, elindeki deri parçası terden ıslanmıştır. Her salondan farklı sesler işitirsin; çığlık sesleri, ağlamalar, gök gürültüleri.. Sesler o kadar gerçekçidir ki, içeride film oynadığını bilmesen, bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünüp ürkebilirsin. Yürümeye devam edersin, koridor ışıkları yanıp söner ara sıra.

81.ye doğru yönelirsin, koridorun sol tarafında, diplerdedir. Tam karşıdaki duvarda, gireceğin filmin afişini görürsün; sarı renkle yazılmış ’100 Film Birden’ dışında bir şey yoktur afişte, simsiyahtır.

81.nin önündesin, kapı kapalı, kapı kolu filan yok. Kapıyı tıkladığın anda koridordaki müzik kesilir, kapıyı uzun saçlı, orta yaşlı bir adam açar. Üstünde mavi-mor çizgili, biletçiye kıyasla yeni bir gömlek vardır. Gri gözleriyle şöyle bir süzüp hiç konuşmadan bileti alır, koklar. Sonra sana doğru yönelip saçlarını koklar. Koltuğunu gösterir. İçerideki kötü koku önceden biraz rahatsız etse de alışırsın sonraları.

Film henüz başlamamıştır. Dev ekranda film tanıtımları döner kısa kısa. O da ne! ‘Bu taraf’tan bilindik filmlerdir bunlar. Yanındaki yaşlı kadın sanki bu şaşkınlığını fark etmiş gibi, uyuşuk bir ses tonuyla: "Ölmeden önce izlenmesi gereken 100 film," der.

Bu arada tanıtım biter, ekran kararır önce. Birkaç saniyelik bir sessizlik olur; salon zifiri karanlık. Kanının çekildiğini, hafiften uyuştuğunu fark edersin. O sırada yanındaki yaşlı kadının sesini duyarsın:

"Henüz değil, henüz değil…"

Evet bu saçma sapan bir rüyadır aslında. Fazlasıyla saçma sapan…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder