Parmak uçlarım uyuşuyor, aynı anda sinirlerim geriliyor. Uyuşuk bir insan olmama rağmen, uzuvlarımın uyuşmasından nefret ederim. Elimdeki kitabı bir kenara koyuyorum ve parmaklarımı esnetmekle uğraşıyorum. Ne kadar uğraşsam da geçmiyor. Hissizleşmiş parmaklarıma bakıyorum; şekilleri her zamanki gibi, fakat benim olduklarını kabullenemiyorum. Sokakta sıklıkla karşılaştığım, simaen tanıdık o yabancı gibi görünüyor gözüme. Temas edebileceğim kadar yakın, ama egemenliğimin dışında.
Zihnim uyuşuyor, bitmek bilmez açlığını yatıştırmaya çalışıyorum. Bir ateşi söndürmeye yönelik değil yaptığım, ateşe ateşle karşılık vermek bile değil; ateşi beslemek. Elimde sadece kağıtlar ve kuru otlar var. Zihnim uyuşuyor, gurbetten eve dönüşün teskin edici sevincini yaşıyorum. Her şeyi yutan ateş, zihnimin derme çatma şehirlerini yerle bir ediyor, zihnimi temizliyor. Nadiren olduğu üzere; düşüncelerim berraklaşıyor, düşüncelerime odaklanıyorum. Uykusuzluk ve bol müzik eşliğinde, dünyanın anlamı belirsizleşiyor nazarımda; daha canlı renklere bürünüyor, bir sanat eseri haline geliyor.
Bir şeyin varlığını teyit ettiğinde, onu isimlendirme ihtiyacı hissedersin; ona seslenebilmek, hitap edebilmek, onunla iletişim kurabilmek içindir bu isimlendirme merasimi. Bir insanın isminin de diğer nesnelerden pek bir farkı yoktur; başkaları tarafından anılmak suretiyle, toplum içinde varlık gösterebilmesi için konulmuştur. Biri isminizi andıkça-söyledikçe varlığınız belirginleşir, tersi olduğunda ise silikleşmeye başlarsınız. Silikleşmenin son noktasında size verilmiş olan ismin işlevi kadar, anlamı da kalmamıştır. Tebrikler; toplumdan soyutlandınız ve görünmezlik mertebesine ulaştınız. Artık kendinize isim takabilir-uydurabilir, kendinizi istediğiniz şekilde var etmeyi meşgale haline getirebilirsiniz. Unutmayın; yeni vardığınız bu gerçeklikte her şey kendinden menkuldur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder