Ne geçti eline?

Ya da daha da önemlisi elinden neler geçti? İşte üzülmek için bir sebep daha. Sevinmek için bir sebep söylemek isterdim ama konumuz bu değil. Asıl konu üzüldüklerimiz. Sen mesela neye üzülürsün? Kalbin kırılınca, istediklerin olmayınca, çok sevdiğinin başına bir şey gelince? Bu arada çok sevdiğinin başına bir şey gelince sevinme durumu olabiliyor. Nasıl mı? Aşk işte. Aklına geliyor ve aklından çıkmıyorsun, sonra kalbine iniyorsun, oradan altlara, daha altlara sonra çıkıyor ve bitiyor. Al işte yine konuyu üzüntüye bağladım. Çünkü konumuz bu. Eline geçen bir şeyin kıymetini bilme süren, elinden geçene kadar değil midir sence de? Ya da başına gelince laf kalabalığı yaptığın bir olay, senin başına gelince o laf kalabalığına nasıl da sinirleniyorsun değil mi? Bu hayat hep böyledir zaten, el, baş, ayak, yürek, kalp, mide hemen hemen bütün duyguların organlarını, uzuvlarını ele geçirmiş bir vaziyetteyken, sen bedenini kontrol etmeye çalışıyorsun. Başarılı olma oranın ise bir. Hayır sayıyla değil, "Bir gün her şey düzelecek" diyerek günleri saydığın zaman ki "Bir". Ama inan bana her şey bir gün düzelecek. Daha önce inandıysan ve hala düzelmediyse o zaman yarın,bu zamanlarda beni bul, sana düzelmemesinin nedenlerini bir bir susayım. Gidesim var dediğin zamanlarda "bırakılasın yok" diyenler var mı? Onları çok sev tamam mı? Şimdi eline ne mi geçti? Bak, eline bak. Bir şey yok değil mi? Sadece bir kaç çizgi. Şimdi kalbine, hayallerine, hislerine bak ve "bir şey yok" diyemediğini kendine açıkla. Ben aradan çekiliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder