Putlar İmparatorluğu: Bölüm 5

Minibüs şehrin yıkık dökük sokaklarında yavaşça ilerliyordu. Nereden bir moloz yığının yola düşeceğini bilemiyordunuz. Bir yıkımı korkutucu yapan birden gerçekleşmesi ve artçılarının ne zaman geleceğinin belli olmamasıdır. O yüzden kadın minibüsü dikkatli ve yavaşça kullanıyordu sokaklarda.

Toz bulutlarının yoğunluğundan günlerdir güneş görünmez olmuştu. O gün, havada siyah bulutlar da vardı. Yolda aheste aheste giderlerken yağmur çiselemeye başladı ve bir süre sonra biraz daha yoğunlaşarak daha kuvvetli bir hal aldı.

Minibüs köşeyi döndü. Kadın arabayı durdurdu ve Mehmet’e inmesini işaret etti. Küçük İtalya Mahallesine gelmişlerdi ve Mehmet gözlerine inanamıyordu. Günlerdir her yer hiçlik kadar karanlık ve cehennem kadar ölüydü. Ama bu mahallede her şey farklıydı. Yağmurda gidecekleri yere bir an önce varmak için koşuşturan insanlar vardı. İçkiyi fazla kaçırmış erkekler sallana sallana ve şarkılar söyleyerek yürüyorlardı sokakta. Kadın, Mehmet’in şaşkınlığını fark etti.

‘’Bu mahalleyi bizim adaletimizin etkilemesini beklemiyordun herhalde? Kurulduğundan beri burada Omerta geçerli.’’

Mehmet Omerta’nın ne olduğunu biliyordu ama adalet putunun gücüne direnebilecek kadar güçlü olduğunu düşünememişti. Bir yandan mahalledeki insanları izliyor, bir yandan da kadını takip ediyordu.

Sosisli yapan dükkanın önünden geçerken Mehmet durakladı. Bu koku, tüten duman… İnanılmaz güzel geliyordu onca günün ardından. Çocukluğundaki pazar gezmelerini anımsatmıştı bu mahalle ona. Domuz etinden olsa da bir sosisli yemek istiyordu o an. Kadın Mehmet’in durakladığını fark etti.

‘’İşimiz bitince birer sosisli yeme fırsatımız olacak. Şimdi çocuklaşma ve yürü.’’

Bakkaldan bozma bir dükkanın önüne geldiler. Siyah saçlı, sert bakışlı genç bir çocuk onları kapıda karşıladı ve arka tarafa geçebileceklerini işaret etti. Kadın ne yaptığından emin adımlarla ilerliyordu. Dükkanın arka tarafına doğru yürüdüler ve bir kapıdan daha geçtiler. İkinci kapıdan geçtiklerinde bir masada purolarını tüttüren üç tane adam oturuyordu. İçerisi küçük, çok iyi aydınlatılamamış ve duman altıydı.
Masanın sağında oturan adam viskisinden bir yudum aldı ve ayağa kalktı, kadınla ve Mehmet’le tokalaştı. Diğer iki adam sadece başlarıyla selam verdiler. Kadın masaya oturur oturmaz konuşmaya başladı.

‘’Merhaba Don Antinino. Yeni iş ortağım Mehmet. Bundan sonra görüşmelerimizde o da bulunacak.’’

Don Antinino küçümseyen bakışlarla Mehmet’e baktı, sonra yine kadına döndü.

‘’Teklifiniz ne?’’

Kadın hiç beklemediği bir soruyla karşılaşmış gibiydi. Şaşkınlığını gizlemekte zorlanıyordu.

‘’Teklifin değiştiğinden haberim yok. Süper Market gıda ürünlerinin yüzde onbeşi ve diğer tüm reyonlardaki ürünlerden yüzde yirmi pay diye anlaşmamış mıydık?’’

‘’O bir ay öncesinin anlaşmasıydı güzelim.  Dünyanın son zamanlarda ne kadar çabuk değiştiğini fark etmedin galiba. Ayrıca ne kadar zenci, melez kadın varsa hepsini size veriyoruz. Bütün sokak gücünüz bizden aldığınız kadınlardan oluşuyor hemen hemen. Eğer patronun düzenin devam etmesini istiyorsa anlaşmasını değiştirmek zorunda.’’

‘’Ben sadece elçiyim. Sözlerinizi ileteceğim.’’

‘’Sözleri iletmekle kalmayıp onları ikna etsen senin için çok daha iyi olur. Kişisel algılama, biliyorsun bu bir iş. Eğer bir daha seni aynı teklifle buraya yollarsa durum biraz karışabilir. Anlıyorsun değil mi?’’

‘’Anlıyorum.’’

‘’Öyleyse defolun gidin buradan gerizekalılar!’’

Don Antinino suratında en ufak bir mimik değişimi olmadan konuşmuştu. Karşılarken de kovarken de aynı surat ifadesini taşıyordu. Kadının biraz beti benzi atmıştı. Sosisçiye kadar hiç konuşmadan yürüdüler.  Dükkana geldiklerinde ikisi de biraz sakinleşmişti. Birer sosisli ve portakal suyu söylediler. Mehmet sosislisini yerken sessizliği bozmaya karar verdi.

‘’Bu süper market anlaşması falan nedir?’’

‘’Sonra konuşuruz. Şu an bahsetmek istemiyorum. Konuyla alakasız olarak sormak istediğim bir şey var. Olayların patlak verdiği gün, yıkımlar gerçekleştikten sonra aradığımız herkesi sokakta bulmuştuk. Ama duyduğuma göre seni dairenin önünde yakalamışlar.’’

‘’Evet’’

‘’Peki nasıl paniğe kapılmadın? Yani o kadar şeyden sonra kim dairesinde rahat rahat oturabilir ki?’’

‘’Beni yakaladıklarında yeni uyanmıştım. Uyku ilacı ve alkolü karıştırmıştım o akşam.’’

‘’Çok özel olmazsa nedenin sorabilir miyim?’’

‘’O sabah sevdiğim kadın beni terk etmişti.’’

Mehmet cevabı verdikten sonra ikisi de bir daha ağzını açmadılar. Sosislilerini yediler, kadın hesabı ödedi ve dükkandan çıkıp yürümeye başladılar. Minibüslerinin yanına geldiklerinde onları bir sürpriz bekliyordu. Araç alevler içinde kalmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder