vol 2.

Sevgili dostum,

Her şeye sahip olmaya çalışırken, aslında hiçbir şeye sahip olamayacağını bilmeyen bir insanın şuursuz idrakini yaşadığım uzun ve sancılı bir süreci geride bıraktım. Sanırım artık “mutluyum.” diyebiliyorum, inanarak ve hissederek. Bu güzel ve güzel olduğu kadar da özel bir duygu. Umarım sende her şey yerindedir, böyle olmasını arzuladığımı iyi biliyor olmalısın.

Güzel bir kadın var hayatımda. Aklımda. Kalbimde. Ya da her neye sahipsem orada. Ardı ardına gelen birçok kaybın ardından gelen teselli ödülü gibi geldiyse de başlarda, şu sıralar, aslında hiç kazanmadığım şeylerin hayatımdan çıkışını izlediğim bir dönemde hayatıma dahil olan, gerçek bir kazanım olduğunu düşünüyor ve hissedebiliyorum. Belki bundan da ötesidir, kim bilir?. Ama en azından bildiğim bir şey var ki, ikimizin de arzuladığı şey, kazanmaya ya da kaybetmeye ihtiyaç duymayacağımız, sahip olmadan ait olmayı dileyeceğimiz, belki şimdikinden çok daha sıradan ve ilkel, ama gerçek ve huzurlu bir dünya. Evet, bunu gerçekten arzuluyorum ve eminim ki bu ve benzeri bir şeye sen de ihtiyaç duyuyorsundur aylak filozof.

Bahsettiğin duruma gelirsek, yani sıkılmak; bazen güzel ve bazen gerçekten de “sıkıntılı” bir durum olabiliyor. Peki bu noktada sormam gereken soru tam olarak şu; kendisine dair sıkıntılarının çözümünü başkalarında arayan bir insanın sıkıntısı artar mı, yoksa azalır mı? Yani tartışmak istediğim şey daha genel bir tabirle, içsel sorunlara dışsal dokunuşların, bireyin hayatı ve kişiliğine yönelik getiri ve götürüleri.

Şimdilik böyle. En kısa demeyelim de, en uygun zamanda cevabını bekliyorum.

Sevgiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder