Rüya

+ bir rüyadasın.
- rüya mı? hayır, sanmıyorum. her şey çok gerçekçi.
+ bir rüyadasın, ve yakında uyanacaksın.
- iyi o halde, uyanmak iyidir.
+ uyandığında, bu rüyaya dair hiçbir şey hatırlamayacaksın. uyanacaksın ve artık şimdiki sen olmayacaksın. başka birisin bu rüyanın ötesinde.
- hatırlamayacağım bir rüyadayım, öyle mi? şu kendime baktığımda gördüklerim, kendi hakkımda düşündüklerim hep yok olup gidecek yani uyandığımda?
+ evet. hatırlanmayan rüyanın hiç görülmemiş rüyadan farkı nedir ki? uyandığın anda, hiç varolmamış olacaksın. uyanan, sana yabancı biri olacak. şu anda uyuyan yabancı.
- fakat, her şey çok gerçekçi...
+ evet, gerçekçi. fakat, şu gördüklerin, bu içinde bulunduğun kurmaca dünya hiç var olmamış olacaksa, şu anda vardır diyebilir misin?
- var, görüyorum.
+ gözlerin de hiç varolmamış olacak.
- saçmalıyorsun. sana inanmıyorum.
+ biliyorum. bana inanmanı beklemiyorum. bu, inanılması imkansız bir gerçek.
- peki, ne yapmalıyım?
+ söylediklerimi unutmalısın.
- unutabilir miyim, bilmiyorum.
+ istemesen de unutacaksın yakında, sanki hiç duymamışsın gibi...

1 yorum:

  1. [bu postu okuduktan sonra, bende ayrattığı serbest çağrışım ile...]

    morpheus : hoş geldin neo. tahmin edebileceğin gibi ben morpheus’um.

    neo : seninle tanışmak bir onur.

    m : hayır. o şeref bana ait. lütfen. gel, otur. eminim şu anda kendini tavşan deliğinden düşen alice gibi hissediyorsundur.

    n : öyle denilebilir.

    m : gözlerinden belli. sende gördüklerini kabullenen birinin gözleri var uyanmayı beklediğin için tuhaf ama bunlar gerçekten pek uzak değil. kadere inanır mısın neo?

    n : hayır.

    m : neden?

    n : hayatımı kontrol edemiyor olma düşüncesini sevmem.

    m : ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. neden burada olduğunu anlatayım. bir şey bildiğin için buradasın. bildiğini açıklayamıyorsun. ama hissediyorsun. hayatın boyunca hissettin. dünyada ters giden bir şeyler var. ne olduğunu bilmiyorsun ama orada. beyninde kıymık gibi seni çıldırtan bir şey. seni bana getiren şey bu duyguydu. neden söz ettiğimi biliyor musun?

    n : matrix mi?

    m : ne olduğunu öğrenmek ister misin? matrix her yerdedir. etrafımızda. şu anda bile, bu odada. pencereden dışarı baktığında görürsün ya da televizyonu açtığında, işe gittiğinde hissedersin ya da kiliseye. vergi öderken. gerçeği görmemen için dünya, bir perde gibi önüne çekilmiş sanki.

    n : ne gerçeği?

    m : bir köle olduğun gerçeği neo.
    sen de herkes gibi bir köle olarak doğdun.
    dokunamadığın tadamadığın ya da koklayamadığın bir hapisanedesin.
    beyninin içi bir hapisane. ne yazık ki, matrix'in ne olduğu kimseye anlatılamaz.
    bunu kendin görmek zorundasın.
    bu senin son şansın.
    bundan sonra, bir geri dönüş olmayacak.
    mavi hapı alırsan,
    bu hikaye sona erer, yatağında uyanırsın ve istediğin her neyse ona inanırsın.
    kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın.
    ben de sana tavşan deliğinin gittiği yerleri gösteririm.
    unutma..
    sana vadettiğim tek şey gerçek. fazlası değil...

    YanıtlaSil