Yanlış yapıyorduk. Yanlış insanlarla yaşıyorduk. Yanlış dostlarımız vardı. Yanlış sevgililerimiz. Yanlış sevgililerimizin nefeslerine karışan yanlış nefeslerimiz vardı. Yanlış yapıyorduk işte, bildiğin yanlış yapıyorduk. Çünkü biri gelip de öğretmemişti bize doğru yapmayı, doğru yapmanın ne demek olduğunu, ya da doğrunun. Bilmiyorduk işte. Bildiğimiz tek şey yanlış olduğumuzdu. Çünkü doğru insanlar böyle diyordu, biz de inanıyorduk. İnanıyorduk ve seviyorduk. Çünkü sevmediğimiz şey doğrulardı. Doğru olanlardı. Çünkü doğru olmak, çoğunluk olmak anlamına geliyordu ve biz değildik. Olmayı hiç istemediğimizden değildik. Yanlış kaldık hep. Bu, yanlış kalmak anlamına gelse de. Çünkü azınlıktık biz. Azınlığın içinde bile azınlıktık. Çünkü farklıydık. Çünkü dört kişinin dinlediği bir radyoyu dinliyor ve kimsenin bilmediği bir frekansta birbirimizi emiyorduk. Birbirimizi tanımıyorduk bile. Tanımayı bile istemiyorduk. Var olmayı bile istemiyorduk. Makul bir saygıydı beklediğimiz. Tanrıdan. En azından yanlışlıkla da olsa bizi var ettiği için. En azından yanlışlıkla da olsa saçmalayabildiğimiz için. En azından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder