Dünyanın nasıl kötü bir yer olduğunu ve yaşamın anlamsızlaşmasını istediği teknolojiyi satın alacak parası olmayan bir adamdan dinlemiştim bir zamanlar. Eğlenceliydi aslında konuşmamız. Adalet kavramına uzmanlaşmıştı hayatı boyunca. Yaşını sorduğumda saymayı bıraktım demişti. Çok deneyimli bir insandı sizin anlayacağınız.
Sohbet derinleşerek ilerliyordu, görmüş geçirmiş insanların özgüveniyle bana sırlarını da veriyordu. Bir ara kulağıma eğildi ve şöyle dedi: 'Sana hayatımın en büyük sırrını vereyim mi dostum? Teraziyi tutan kadının gözleri bağlı ya, işte o gözleri ben bağladım.'
Bunun mantığını çözebilmiş değildim, neden kadının gözleri bağlıydı? Biri eliyle terazinin bir kefesine bastırsa adaletin sağlanmadığını kadın nasıl anlayacaktı ki? Çekinmeden kafamdaki bu tarz soruları yönelttim karşımda oturup, nargilesini tüttüren ton ton ihtiyara. Pişkin bir gülüşle bana cevap verdi: 'Kadının gözleri bağlı ama teraziyi görebiliyor anlıyor musun? Sandığın kadar sıkı bağlı değil.'
Son sözü söylerken kaşlarına değecek kadar uzun kirpiklere sahip gözüyle bana göz kırpmıştı. Cevaptan sonra içime bir rahatlama çökmüştü. Dünyada adalet sağlanabilirdi. Yıllardır üzerine düşündüğüm kavramın samimi olduğunu düşünmeye başlamıştım. Sonra sokaktan geçen bir deri bir kemik kalmış dilencileri gördüm. İçimi kemiren kurt hala kemiriyordu. Adalet takıntısı yüzünden çeşitli tiklerim vardı, geceleri gözüme uyku girmiyordu. Biliyorum bunlar size komik geliyor, konuştuğum adama da komik geliyordu zaten. Dayanamayıp bastım yaygarayı: 'Dünya yine de adaletsiz bir yer. Bana bunun nasıl düzeleceğinin cevabını ver. Ben yıllarımı kadının gözlerindeki kumaş parçasının ne halde olduğunu öğrenmek için harcamadım.'
Suratındaki tebessüm daha da yayılan adam dumanı üflemeyi tamamlamadan cevap vermeye başladı: 'Dünyanın adaleti eşek adaletidir. Üstüne binersin, dizginlersin. Deh dersin gider, çüş dersin durur. Gözlerine at gözlüğü takarsın görmezlikten gelir. Hep yüksektedir. Alt tabakadan gelirsen bir yılansındır, üstüne basıp geçmek ister. Dünyanın adaletli olma gibi bir savı yoktur, hep eşek olma yolundadır. Arada teptiği olur. Dua et ki, teptiği kişi kötü bir insan olsun. Demem o ki sana adaleti insan var eder. O kadar düşündün de bu gerçeği göremedin mi?'
Şaşırmıştım ama kıvırmam gerekiyordu, durur muyum hiç? Yapıştırdım cevabı: 'Hayret yani, ben dünya derken insanları kastettim. Bunu anlayamıyorsan biz boşuna konuşmuşuz bu kadar vakit.'
Tebessümü sönmüştü bir anda ihtiyarın. Ya benzetme yapma ihtimalimi görememişti ve bu cevabı beklemiyordu benden ya da kıvırmaya çalıştığımı fark etmişti. Tonu gittikçe sertleşen bir cümle kurdu bana: 'Defol git ulan hergele! Saatlerce pagan kılıklı cümlelerle atıp tuttun dünya hakkında sesimizi çıkarmadık, şimdi de benzetme yaptım diyorsun. Salak herif. Kalk git gözüm görmesin. Bu kafayla daha sende çok tik olur.'
Bu cümleden sonra bana kalkıp gitmek düşüyordu. Ama üzülmedim. Daha teraziyi tutan kadınla görüşecektim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder