Hoşgeldiniz

"hoşgeldiniz", bir birleşik kelimedir. "hoş", "gel", "din" ve "iz" kelimelerinden oluşur. çeşitli kullanım alanları vardır, fakat ben yalnızca birine değineceğim.

belli bir tonla, daha doğrusu belli belirsiz bir tonla söylendiğinde, odasından annesinin psikolojik baskısıyla çıkarılan çocuğun/ergenin salonda oturan misafir grubuna samimiyetsizce sarfettiği bir karşılama nidası olarak kullanılır. "hoşbulduk evladım" der misafirler, karşılık olarak. ya da çocuk dışarıdan (tercihan okuldan) eve gelmiş ve salonda pusuya yatmış misafirlerle yüzyüze gelmiş de olabilir. o zaman misafirler "sen de hoşgeldin" şeklinde karşılık da verebilirler, isteğe bağlı olarak.

"öpsem mi la bunları" diye geçirir içinden çocuk selamlaşmayı takip eden sessizlikte. anne, o sessizliği doldurma telaşıyla aniden salonda bulunan en yaşlı kişiyi tespit edip "öpsene yavrum bilmemne teyzenin elini" diyebilir, sanki çocuk her gelenin eline yapışıyormuş da bugün hazırlıksız yakalanmış hissi vermeye yönelik zorlama bir sırıtışla. bu durumda çocuk, kapı eşiğinin güvencesini arkada bırakmanın psikolojik yüküyle gözlerini öpeceği (büyük ihtimal buruşuk ve lekeli) ele kilitlemiş bir şekilde söz konusu teyzeye usulca yaklaşır, vazifesini yerine getirir. teyze "berhudar ol" ya da ona benzer bi şeyler der ama çocuk duymaz bile. hatta o sırada teyze tarafından iştahlı bir öpücük vasıtasıyla yanaklarına kondurulan bakteri kültürünü bile umursamaz. diğer misafirleri öpecek mi, öpecekse nerelerinden öpecek, onu düşünmektedir. her uzatılan eli öper sırayla. bazıları ne zamandır bu anı bekliyomuş gibi ellerini çocuğun ağzına ağzına uzatır, bazıları da sanki çocuk hastalıklıymış da hastalığını ağız yoluyla bulaştırmaya çalşıyormuş gibi sertçe indirir ellerini çocuk tam öpecekken.  hiçbir bilinen kuralın olmadığı, eller ve dudaklardan müteşekkil bir kaostur bu.

bu süreç sonunda kendini yorgun ve kirlenmiş hisseden çocuk, yeni bir sessizliğe mahal vermesi durumunda okuluyla ilgili bir soru sorulmasına zemin hazırlayacağının farkındadır. ödev mödev bi şeyler geveleyip odasına atar kendini. ağlamaklıdır. walkman'ine rastgele bir kaset yerleştirir, kulaklıklarını takar, mümkün olduğunca soyutlamaya çalışır kendini odasının duvarlarının dışındaki dünyadan. geometri çalışmaya başlar sonra. ertesi gün sınavı vardır.

not: bu anlattıklarım tamamen hayal ürünüdür. bi arkadaşımın başına gelmiş de olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder